27 Haziran 2007 Çarşamba

O Erler Ki...


O erler ki, gönül fezasındalar,
Toprakta sürünme ezasındalar.

Yıldızları tesbih tesbih çeker de,
Namazda arka saf hizasındalar.

İçine nefs sızan ibadetlerin,
Bir biri ardınca kazasındalar.

Günü her dem dolup her dem başlayan,
Ezel senedin imzasındalar.

Bir ân yabancıya kaysa gözleri,
Bir ömür gözyaşı cezasındalar.

Her rengi silici aşk ötesinde renk;
O rengin kavuran beyzasındalar.

Ne cennet tasası ve ne cehennem;
Sadece Allah ' ın rızasındalar.

1983
Necip Fazıl Kısakürek

26 Haziran 2007 Salı

Gönül Telinden Kopan Mektuplar-1


Çok saygıdeğer dostum! Yaşanılan alemi bir misafirhane olarak görebilmek.Nice Allah dostlarının sıkıntılarını sabırla göğüsleyebilmelerinin avuntularından biri de, buydu.Onlar, bu dünyaya, bu dünyada kalacaklarından fazla değer vermediler.Çünkü; bu dünya hayatı geçiciydi.Ve geçici bir şeye tamah etmenin de fazla ehemmiyeti yoktu onlar için.Bizim de kurtuluşumuzun reçetelerinden biri de belki bu olmalıdır.Ne dersin; bu dünyayı bir misafirhane olarak görebilmek.Yani bu aleme,sonsuz ahiret aleminin bir hazırlayıcısı gözüyle bakabilmek.Rabbimin emirlerine,' amenna' diyerek, riayet edebilmek.Çünkü bu alemi bizim yararlanmamıza uygun şekilde yaradan Allah, ne istemişse hep bizim yararımıza olduğu için istemiştir. Ahir zamanın ülkemize kazandırdığı yeniliklerden biri olan yogayı bilirsin.İnsanlar rahatlamak için bu yola başvuruyorlarmiş.Bedensel olarak faydası olduğu gibi, ruhsal kirlerden de arınıyormuşsun.Hindistan kökenliymiş.Ve 2500 yıllık bir tarihi varmış.Bizim ülkemizde, ünlü bir sanatçı da yogayı devamlı olarak yapıyormuş. Bu sanatçının yogayla ilgili sorulan sorulardan birine vermiş olduğu cevap, beni çok düşündürdü.Yoga da yapılan hareketleri, namaz hareketlerine benzetiyordu.Düşünebiliyor musun? Rabbimin farzlarından biri olan namaz ; hem bize bu dünyada fayda sağliyor, hem de ahirette kurtuluş oluyor (Ya Rab! Bu ne lütuftur)Ve tabi ki; bu örnekler çoğaltılabilir. Abdestin sayısız faydaları vardır. Zekatın toplumsal dayanişma yönünden faydası,haccın müslüman devletler açısından birlik ve beraberlik yönünden faydası; göz ardı edilemez mahiyette önemlidir.

Sürekli yorularak çaliştiğinı görüyorum. Ve bu durum da beni memnun ediyor.Rabbimin katında faydalı şekilde geçirilmiş bir ömür olacak inşallah sermayen.Çünkü sen bir ilim adamısın.Ve ülkene hizmet ediyorsun.Biliyorsun ki, ben bu konuda şu an için bir şey yapamıyorum. Yani, ilmimi kullanıp, ülkeme faydalı olamıyorum. Ama inanıyorum ki; o günler de gelecek de Rabbimin izniyle. Şu an için Rabbimin istediği mahiyette bir kul olabilmek; yegane hasretimiz olmalı. Ondan sonra yapılacak her faydalı işimiz,ibadet hükmünde olacak inşallah. Bir yerde okumuş ya duymuştum; emin değilim.Beş vakit namaz kılan bir insan, su içtiği zaman bile ibadet ediyor sayılırmış.

Sana bir keresinde bir duruşumuz olmalı demiştim.Dostum, bu zamanlar bizim hayatımızda önemli zamanlar. Eş seçimi; iş seçimi vs.Düşündüğün zaman; sen, bir konuda belli bir olgunluk kazanamamişsan, o şey senin için sıradanlaşabiliyor.Ve senin için seçimlerinde belirleyici bir faktör olmaktan çıkabiliyor. Senin tam da temsil insanı olabilmek için en verimli zamanların bu zamanlar.Anladığim kadarıyla arkadaşların arasında sevilen bir şahsiyetsin. Kişiliğinin mükemmelliği su götürmez bir gerçek. Senin yapmiş olduğun bir hareket; başka bedenlerde taklit kazanabilecek mahiyette, anlayacağın. Bu yüzden sadece kendine karşı sorumlu değilsin. Çevrene karşı da sorumlulukların var. Hep iyiliklerle dolu olmasın. Ağzından çıkan laflara çok dikkat etmelisin.(Peygamber efendimizin(S.A.V) dediği gibi; ya hayır söyle ya da sus.) Gözlerini harama kapamalısın.Dilini gıybetten,gönlünü hasedden korumalısın.Yani anlayacağın; sen tertemiz bir insan olmalısın. Öyle ki, insan o mahiyette yaradılmıştır ki;kimisi melekleri kıskandıracak niteliklere sahip olabilir ve a’la-yi illiyyine(çıkılabilecek en yüksek seviye) çikabilir,kimisi de esfel-i safiline(aşağiların aşağisı,düşülebilecek en aşaği nokta) düşebilir. Bu da insanın akıl nimetiyle donatılmasının bedelidir.
NOT=Nacizane tavsiyelerim sakın sende benlik hissi uyandırmasın. Benim ağzım iyi laf yapar. Bu söylediklerim hem sana, hem de bana birer nasihattır.
Rabbim! Her daim yar ve yardımcın olsun.Emanetin sahibine emanet ol.
Seni çok seven dostun...

20 Haziran 2007 Çarşamba

Zindandan Mehmed'e Mektup

Zindan iki hece. Mehmed'im lâfta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de, geri adam, boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mı?.. Belki... Daha ölmedim!

Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak
Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!

Bir âlem ki, gökler boru içinde!
Akıl, almazların zoru içinde.
Üstüste sorular soru içinde:
Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

Bir idamlık Ali vardı, asıldı
Kaydını düştüler, mühür basıldı.
Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktiği üç beş karanfil...

Müdür bey dert dinler, bugün "maruzât"!
Çatık kaş... Hükûmet dedikleri zat...
Beni Allah tutmuş, kim eder azat?
Anlamaz; yazısız, pulsuz dilekçem...
Anlamaz! ruhuma geçti bilekçem!

Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;
Sayım var, maltada hizaya dizil!
Tek yekûn içinde yazıl ve çizil!
İnsanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbalarla kemik, mintanlarla et.

Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccademin yüzünde şefkat
Beni kimsecikler okşamaz mâdem;
Öp beni alnımdan, sen öp seccadem!

Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan!
Dakika düşelim, senelik paydan!
Zindanda dakika farksız aydan
Karıştır çayını zaman erisin;
Köpük köpük, duman duman erisin!

Peykeler, duvara mıhlı peykeler;
Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!

Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
Tek nokta seçemez dünyada nazar.
Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?

Ses demir, su demir ve ekmek demir...
İstersen demirde muhali kemir,
Ne gelir ki elden, kader bu, emir...
Garip pencerecik, küçük daracık;
Dünyaya kapalı, Allah'a açık

Dua, dua, eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu
İplik ki incecik, örer boşluğu

Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;
Karanlığında nur, yeniden doğuş...
Sesler duymaktayım; Davran ve boğuş!
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!

Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!


1961
Necip Fazıl Kısakürek

18 Haziran 2007 Pazartesi

Bir Dizi Güzellik


STV'de 2 sezondur devam eden bu yapım, Kıbrıs harekatında şehit düşen ve zaman mekan tanımadan insanlara yardım etme mertebesine yükselen bir kahramanın hikayesini anlatmaktadır.
Kirlenmenin hayatın her sahasında buram buram hissedildiği ahir zaman dünyasında,
televizyonda bu kirlenmeden nasibini fazlasıyla almıştır.Bir ailenin içine sine sine bir programı baştan sona kadar izlemesi artık hiç de kolay değildir.Çoğu sahnelerde,kanal değiştirme çabası, zaman zaman izlemesem de olur fikriyle sonuçlanmaktadır.Zaten izlenilen çoğu dizi,film vs. bize bir şey kazandırmaktan ziyade hoşça vakit geçirtme amacı taşimaktadır.
Neyse benim amacım televizyon eleştirmenliği yapmak değil.Size Beşinci Boyut'tan bahsedecektim.
Gayet özenle hazırlanmiş bu yapım; her hafta farklı bir konuyla ekrana geliyor.Dizideki her sahne,özellikle dizideki adıyla Salih'in oynadığı sahneler, pür dikkat izlenilmesi gereken sahneler.Her sorun hakkında bulduğu ilahi çözümler, farketmeden bizim dünyamıza da giriyor.Ve her birimizde bir Salih olma çabası beliriyor.
Salih olmak demek;Yaradana sonsuz bir tevekkülle bağlanmak,doğru olmak,dürüst olmak ,yardımsever olmak ...kısaca O'na layık bir kul olabilmek demek. Yani anlayacağiniz Salih de bizim hayatımızın kahramanı oluyor.Ve en ümitsiz anımızda, dünyada hala Salih gibi kullar var, avuntusuna sarılıyoruz.
İzlediğim bir bölümünden aldığım küçük notları sizinle paylaşmak istiyorum.Bu bölümde isyanın eşiğinde olan bir abiye, Salih'in verdiği cevap manidardır.Salih:'Sıkıntıyla akıllıca yüzleşmek mi?Yoksa çözüm olmadığı halde, isyan edip bağırıp çağirmak mı? daha isabetli'
Salih:'Dünya işleri geçici.Geçici olan yerde de sıkıntı bitmez.Ama sıkıntılara Hak rızası için katlanırsan ötelerde kazançlı çıkarsın.'
Salih:'Ne aradığını biliyorsan,elbet bulursun.Ve her kaybolma bir yokoluş değildir.'
Salih'in isyanın eşiğindeki bu abiye ettiği dua:'Allahım!Ethem kulunun ıslah olması için ona yol göster.Nimet külfetsiz olmaz.Kardeşi onun için bir nimet.Ama o yalnızca külfet kısmını görüyor.Ona hikmeti göster.Bu çileyi ona verdiğine göre dayanma gücünü de verdin.Bu gücü keşfedip onun nuruyla kalbinin aydınlanmasına yardımcı ol.Onun bunu idrakine vesile ol Ya Rabbim.'
Salih:'İyilik kendi zatında sevilir.Seviliyorsa vardır bir sevilme noktası.O sevginin ışığını bul.
Salih:Allah sevdiği kulunu, içini arındıracak sıkıntılardan uzak tutmaz.
Sadece bir bölümünden yakalayabildiğim bu güzel sözler size de dizinin izlenilebilirliği hakkında bir fikir vermiştir umarım.
NOT:1.Bu yapımda emeği geçen herkesten ve bu yapımı ekranlarımıza taşıyan STV'den Allah razı olsun
2.Bu dizi pazartesi akşamları yeni bölümüyle STV ekranlarında yayınlanmaktadır.Ve bu dizinin kaçırmış olduğınuz bölümlerini www.samanyolu.com.tr' den izleyebilirsiniz.

17 Haziran 2007 Pazar

Kalu Bela


Hz. Allah, gelmiş geçmiş bütün canlıları yaratmadan önce onların ruhlarını yaratmıştır. Ve bu ruhları ruhlar alemi(elest yurdu) denilen bir alemde toplamiştir. Ve daha sonra bunları huzurunda toplayarak kendilerine hitaben: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? diye sormuştur.
Ruhlar da: Evet,"sen bizim Rabbimizsin", diye cevap vermişlerdir.İşte bu konuşmanın vuku bulduğu zamana Kalu Bela denilmektedir. Allah, daha sonra insan ruhunun söylediğinde ne kadar samimi olduğunu göstermesi için onu dünyaya göndermiştir.Yani bu dünyayı bir imtihan yeri olarak yaratmıştır.

Rabbim sen bizi söylemiş olduğu bu söze sadık kullarından eyle. Biz kabul ediyoruz ki, biz orda seninle bir sözleşme imzaladık. Sen bizi ahde vefa gösteren kullarından eyle. Bizleri nankörlerden eyleme. AMİN.

Kalu Bela ile ilgili ayetler:
Hani Rabbin, Adem oğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de) onlar: "Evet (Rabbimizsin), şahid olduk" demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir.
(A'RAF SURESİ / 172)

Ya da: "Bizden önce ancak atalarımız şirk koşmuştu, biz ise onlardan sonra gelme bir kuşağız; işleri batıl olanların yaptıklarından dolayı bizi helak mi edeceksin?" dememeniz için. (A'RAF SURESİ / 173)

16 Haziran 2007 Cumartesi

Sakarya Türküsü


İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir
Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dâva büyük!..

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal;
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal.
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan;
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu an;
Kehkeşanlara kaçmış eski günleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına es, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üçbeş damla kan, ırmak üçbeş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını aşsalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya, sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve Ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..

1949
Necip Fazıl Kısakürek

Selamunaleykum