31 Aralık 2007 Pazartesi

Bülbül


Bütün dünyaya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım:
Nihâyet bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım.

Şehirden kaçmak isterken sular zaten kararmıştı;
Pek ıssız bir karanlık sonradan vâdîyi sarmıştı.

Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hilkat kesilmiş lâl...
Bu istiğrakı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl.

Muhîtin hâli "insâniyet"in timsâlidir sandım;
Dönüp mâziye tırmandım, ne hicranlar, neler andım!

Taşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yâd,
Zalâmın sînesinden fışkıran memdûd bir feryâd.

O müstağrak, o durgun vecdi nâgâh öyle coşturdu:
Ki vâdiden bütün, yer yer, eninler çağlayıp durdu.

Ne muhrik nağmeler, yâ Rab, ne mevcâmevc demlerdi:
Ağaçlar, taşlar ürpermişti, gûyâ sûr-ı Mahşer'di!



- Eşin var âşiyanın var, bahârın var ki beklerdin.
Kıyâmetler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?

O zümrüt tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun,
Cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun!

Bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen,
Gezersin hânumânın şen, için şen, kâinatın şen!

Hazansız bir zemîn isterse, şâyet rûh-ı serbâzın,
Ufuklar, bu'd-i mutlaklar bütün mahkûm-ı pervâzın.

Değil bir kayda, sığmazsın - kanatlandın mı - eb'âda
Hayâtın en muhayyel gâyedir âhrara dünyâda.

Neden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perişandır,
Niçin bir katrecik göğsünde bir umman huruşândır?

Hayır mâtem senin hakkın değil... Mâtem benim hakkım;
Asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım.

Tesellîden nasîbim yok, hazan ağlar bahârımda;
Bugün bir hânumansız serserîyim öz diyârımda.

Ne hüsrandır ki: Şark'ın ben vefâsız, kansız evlâdı,
Serapa Garb'a çiğnettim de çıktım hâk-i ecdâdı!

Hayalimden geçerken şimdi, fikrim hercümerc oldu,
Salâhaddîn-i Eyyûbî'lerin, Fâtih'lerin yurdu.

Ne zillettir ki: Nâkûs inlesin beyninde Osman'ın;
Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ'nın!

Ne hicrandır ki: En şevketli bir mâzi serâp olsun;
O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun!

Çökük bir kubbe kalsın ma'bedinden Yıldırım Hân'ın;
Şenâatleri çiğnensin muazzam Kabri Orhan'ın!

Ne heybettir ki: Vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,
Sürünsün şimdi milyonlarca me'vâsız kalan dindaş!

Yıkılmış hânümânlar yerde işkenceyle kıvransın;
Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın!

Dolaşsın, sonra, İslâm'ın harem-gâhında nâ-mahrem...
Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem!

Mehmet Akif Ersoy

Ankara, Tâceddin Dergâhı, 9 Mayıs 1337 (1921)

21 Ekim 2007 Pazar

Güzel İnsanlar


Bir yerlerde insanlık için sürekli dua eden duyarlı kalplerin olduğunu bilmek.Beni şu an gerçek anlamda bu tatmin ediyor. Alllah hepsinden razı olsun.

30 Eylül 2007 Pazar

Eziz Dostum-Nihal Koca



eziz dostum mennen küsüp incidi
ayrılık yaeğ kimi çekti yeridi
gezdiğin yerleri od basıp indi
o gedip galmışam hesretindeyem

neçe nağme goşum
neçe dillenim
dost gedip özüme gelebilmirem
ele bir ellerim yoh olup menim
gözümün yaşını silebilmirem

çaldığı sazını getirip mene
görsün ki çalmakta neçe mahirem
elinde yay kimin incelsin gine
ziyler hep çekilin güyüldi odam

neçe nağme goşum
neçe dillenim
dost gedip özüme gelebilmirem
ele bir ellerim yoh olup menim
gözümün yaşını silebilmirem

10 Eylül 2007 Pazartesi

Ölüm Ölüm Dediğin Nedir Ki...


Ölüm, bir nefes ötesi, bir an sonrası, belki de yaşanılan en güzel anın bitiş noktası. Ne yazık ki! müsaade alarak gelen bir ölüm yok alemimizde.
Madem bu kadar ani, bu kadar gerçek, zaman-mekan, genç-yaşlı, güzel-çirkin, iyi-kötü, zengin-fakir... tanımıyor, peki biz niye ölümü bu kadar uzak görüyor; hayatı hep hiç ölmeyecekmiş gibi soluksuz yaşıyoruz.Hayatı gerçek anlamda ciddiye almıyoruz.Onu hep katledercesine, bencilce ve sorumsuzca yaşıyoruz.
Hayatı gerçek anlamda ciddiye alan kullar gibi yaşamak aslında bizim elimizde.Tabii! Rabbimin izni ve inayetiyle.O halde gelin! hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünyaya ve yarın ölecekmiş gibi ahiretimize çalışalım.Bizi bekleyen, yapılmadığı takdirde hanemize birer borç olarak yazılan ibadetlerimizi aksatmayalım.Hep iyi, ahlaklı, dürüst, saygılı insanlar olarak kulluğun gereği olan güzel hasletleri bünyemizde toplayalım.Unutmayalım! Allah bize bu yaşamı birer armağan olarak verdi.Bizi kendine muhatap kıldı.Hatırlanmaya değer birşey bile değildik.O bizi hatırladı ve bu beden giysisini ruhlarımıza hiç bir bedel beklemeden giydirdi.Bizden sabır görmek istedi,sıkıntı verdi; şükür görmek istedi, mal mülk evlat verdi.Anlayacağınız verdi de verdi.Ama verişlerin her birinde bir gaye vardı.Yaşanılan hiç bir şey boş ve anlamsız değildi.Hepsi birer imtihan vesilesiydi.O bilinmek istedi.Dağlara, taşlara sığmadı da; bir mü'minin küçücük kalbine sığdı.
Biz bu dünyayı en iyi şekilde geçirmeye bakalım.İnsanız hatalarımız olabilir.Ama eğer hakikaten faydalı bir ömür geçirmişsek ;müslümanlığın güzel hasletlerini davranışlarımıza yansıtmışsak ölümümüz bile amel defterimizi kapatmaz.Bu minvalde şöyle bir ölüm olayına kısaca değinmek isterim.Bir genç abimiz trafik kazasında vefat etmiş.Ve bu genç abimiz dünya değerleri adına faydalı bir ömür geçirmiş.Yurdunun vatan savunmasında görev yapmış.Ama ölüm onu hayatının baharında yakalamış.Onun ölümü ise; genç karısının hidayetine vesile olmuş. Bu genç kadın şimdi beş vakit namazını kılıyor, elinden geldiğince kuran okuyor, diğer ibadetlerini de yerine getirmeye çalışıyormuş.Hayatını Rabbimin rızasını kazanmaya adamış.Ve gerçek mutluluğu şimdi yakaladığını söylüyormuş. .
Ne mutlu ölümü başkaları için hidayet vesilesi olanlara...
Rabbim bizlere de hayırlı ömürler ve hayırlı ölümler ver.Emanetini kabzetmek zamanına kadar bizleri emanetinde emin kıl.Can verme sırasında imanımızı muhafaza buyur.Ve bizden razı olmadıkça bizleri dünyandan çıkartma.

7 Eylül 2007 Cuma

...Vehim


Her gün elim tokmakta,
Bir ân irkiliyorum:
Annem belki yatakta,
Annem belki toprakta.

Gün bitiyor şafakta;
Biliyor, biliyorum:
Tabut gıcırdamakta
Ve hevesler damakta...

Necip Fazıl Kısakürek
1932

3 Eylül 2007 Pazartesi

Gönül telinden kopan mektuplar-3


Çok saygıdeğer dostum!
Bana yollamış olduğun mektubu aldım.Feyz ve bereket dolu satırlarından istifade ettim Allah'ın izniyle.Allah senden binlerce defa razı olsun inşallah.
Ben bu günlerde fazlasıyla kendi içime döndüm. Yalnız geçirilen günler bu durumu daha da tetikledi galiba. Geçenlerde çok yakın bir akrabamın eşinin ölüm haberini aldım. Hayat gailesiyle unuttuğum değerler ölümle tekrar, teker teker gözümün önüne serildi.Meğer bu dünyaya ne kadar çok aldanmışız.Dünyadaki dertler bizi ziyadesiyle üzmüş, sevinçlerse ziyadesiyle sevindirmiş. Yaşadığımız bütün duyguları doruklarda yaşamışız. Sevmişsek ölümüne, nefret etmişsek ölümüne nefret etmişiz.Şunu unutmuşuz ki! Hakiki müslüman denge insanıdır.Bütün duygularını tadında , abartmadan, mütevazi yaşar.Çünkü dünya hayatının geçici olması gibi,bu dünyaya ait duygular da geçicidir.Ve sonu olacak bir şeyi de abartmanın lüzumu ve gereği yoktur öyle değil mi?
Üzüntülü hallerimin yoğunlukta olduğu bu günlerde sevindirici hadiseler de olmuyor değil.Çok yakın bir arkadaşımın namaza başladığı ve kur'an öğrendiği haberini aldım.Anlatırken çok mutluydu.O mutluluk gözlerinden okunuyordu.Ve gerçekten bu hakiki mutluluktu.Ebede gidecek hakiki mutluluk.Bu diyarlarda kalmayacak, onun boynunu bükmeyecek, onu asilleştirecek, yüceltecek gerçek mutluluk. Oysa ki bu dünyaya ait ne kadar çok yalancı mutluluk kapımızı çaldı.Anlık,gelip geçen huzur adına bir kırıntıyı bünyesinde barındırmayan sabun köpüğü mutluluklar.Bu yalancı mutluluklar arasında gerçek mutluluğu bir nebze de olsa yaşatana şükürler olsun.
Bu mektubumu, mektubumun içeriğine uygun bir hadis-i şerifle bitirmek istedim.
Ölüm,bir köprüdür,dostu dosta kavuşturur.Rabbim ölen abimizi de gerçek dostuna kavuşanlardan eylesin inşallah.
Emanetin hakiki sahibine emanet ol.


Seni seven dostun.

2 Ağustos 2007 Perşembe

En Karlı Alışveriş


''Allah, karşılık olarak cenneti verip müminlerden canlarını ve mallarını satın almıştır.''(Tevbe suresi, ayet 9)

İnsanoğlunun bu hayatta yapabileceği en karlı alışverişi anlatan ayet, bizlere kulluk yönünde mükemmelliğe gidiş açısından da rehber olacak mahiyette.Zaten bizlere emanet olarak verilen can ve mal nimetini gerçek sahibine satmak ne kadar da mantıklı bir alışveriştir.İnsan bu alışverişe meyilli olarak yaratılmıştır.Ama dünyada işlediğimiz günahlar,nefsimiz,şeytanın desiseleri bu karlı alışverişten bizleri uzak tutmaktadır. Mesela akıl bir nimettir.Eğer Cenab-ı Hakk'a satmayıp nefis hesabına çalıştırsak;öyle uğursuz ve rahatsız edici bir alet olur ki,geçmiş zamanın elemlerini, acılarını ve gelecek zamanın korkularını bizlerin sırtına yükleyen çekilmez bir nimet haline gelir.Ve çaresiz insan bu sıkıntılardan kurtulmak için genellikle ya eğlenceye ya da sarhoşluğa kaçar.Ama eğer akıl gerçek sahibine satılsa ve O'nun hesabına çalıştırılsa;akıl öyle tılsımlı bir anahtar olur ki,şu kainatta olan nihayetsiz rahmet hazinelerini ve hikmet definelerini açar.Ve bununla sahibini, ebedi mutluluğa namzet bir insan mertebesine çıkarır.
Göz , ise bir duyu organıdır.Ruh alemi bu pencere ile seyreder.Eğer Cenab-ı Hakk'a satmayıp belki nefis hesabına calıştırsak; geçici, devamsız bazı güzellikleri , manzaraları seyir ile nefsin arzularına ve heveslerine bir hizmetkar olur.Ama eğer gözü, gözün hakiki sahibine satsak ve onun hesabına onun izni dairesinde çalıştırsak; o zaman şu göz büyük kainat kitabının bir okuyucusu ve şu alemdeki Cenab-ı Hakk'ın sanat mucizelerinin bir seyircisi haline gelir.
Bu alışverişin biz mü' min kullara kazandırmış olduklarına bakacak olursak ;
1.Fani mal ebedi hale gelir.
2.Cenneti kazandırır.
3.Mal ve canın kıymeti birden bine çıkar.
4.İnsanın hayat yükü karşısındaki acizliğine karşı sonsuz rahmet sahibinin koruyuculuğu bir kalkan olur.
Biz ise Allah'ın izniyle bu karlı ticarete dahil olmaya çalışacağız.Zira bu alışveriş çok kolaydır.Çünkü Allah'ın helal dairesi geniştir.Keyfe kafi gelir.Harama girmeye hiç lüzum yoktur.
Öyle ise Allah'a kul olmalıyız.Bu öyle bir şereftir ki tarif edilmez.Vazife ise; yalnız bir asker gibi Allah namına işlemeli, başlamalı ve Allah hesabıyla vermeli ve almalı ve izni ve kanunu dairesinde hareket etmeli , sükunet bulmalı ,kusur işlediysek af dilemeliyiz.
Bu niyetle edeceğimiz dua ise şu olmalıdır: ''Ya Rab!Kusurumuzu affet.Bizi kendine kul kabul et.Emanetini kabzetmek zamanına kadar,bizi emanette emin kıl.Amin.

NOT:Yazmış olduğum bu yazı büyük ölçüde Risale-i Nur Külliyatından yararlanılarak yazılmıştır.